allah ın en çok sevdiği zikir
Bugece Beraattır. Çünkü günahlar bu gecede affedilmiş ve temizlenmiştir. Bu gece Şefkattir. Çünkü Allah’ın kullarına karşı şefkatiyle bu gece nice insanlar kirden temize çıkacaktır. Bu gece müjdedir. Çünkü Beraat kandili Ramazanın müjdecisidir. Sevgili Peygamberimizin hadislerinde bu gecenin önemine vurgu
Boğazhastalıklarına iyi gelen Ya Allah zikri balgam sorununu bitirir. Solunum yollarına büyük bir ferahlık getirir. -Kur'an-ı Kerim'de toplam 2697 defa geçerek en çok zikredilen isim olmuştur. Her gün ve hemen hemen her an yeryüzünde en çok anılan isim Allah ismidir. Bu bakımdan enerjisi ve gücü sonsuzdur.
AllahTeâlâ, dilediği şeyi veya kimseyi öne alan, önde bulundurandır. Allah’ın daveti geneldir. Fakat hidâyet ettikleri davete uyar, ileri gider. Hidâyet etmedikleri geri kalır. Allah’ın emir ve yasakları bütün kullar içindir. Fakat Allah’ın muvaffak ettikleri
Negerekiyorsa 1. elden öğrenir ve yaşarlar. Nefsin Sembolü. Bu arada ama rüyada ,ama namazda ,ama zikirde Nefsinin sembolü olan bir hayvan görürsünSenin nefsin bu hayvanla sıfatlanmış, demektir. Eğer ölmüş görürsen ,sen nefsine Allah’ın yardımıyla galip
BöyleceAllah'ın, Kuran'da bildirilen "Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da Allah'a ve Resûlü'ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah'a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir."
Site De Rencontre Amoureux Gratuit 2013.
Zikir’in Faydaları ve Faziletleri NelerdirZikir Çekmek Farz mıdır?Zikir’in FaydalarıZikir Nedir ?Zikir Kalbin Cilasıdır Zikir’in Faydaları ve Faziletleri Nelerdir Zikir çekmek Allah le kul arasında bir ibadet olduğu için oldukça samimi bir ibadet şeklidir. Kalben niyet etmek zikri kalbi bir çerçevede kıymetli kılmaktadır. İslamisohbet Zikir çekmenin maddi ve manevi bir çok faydaları vardır. Örneğin Allahu Tealanın en çok sevdiği zikirlerden olan Subhanallahi ve bihamdihi zikri kişinin maddi manevi genişlemesine vesile olan günahlardan alıkoyan bir zikir olmaktadır. Hadisi şeriflerde sevabının çok olacağı da belirtilmiştir. Her zikir belirli bir enerjiyi açığa cıkarabildiği için insanda yeni keşifler ortaya çıkarmaya yardımcı olmaktadır. Zikreden kişinin kalbi de aynı şekilde belli bir zamandan sonra zikre devam ettiği için zikreden kişilerden kalp kalp rahatsızlıkların görülmediği ve alzahimar gibi rahatsızlıklara yakalanmadıkları ortaya çıkmıştır. zikrin manevi faydaları zkir çeken kişi kendisini daha güvende daha huzurlu hissetmeye başlamaktadır. Güven ve Allah tarafından görülme ve duyullma düşüncesi zikreden kişide sürekli olduğu için zikir çeken kişilerden kötü kelimeler söyleyemediği gözlenmektedir. Allah zikir sayesinde Kişinizn dilindeki kötü cümleleri temizlediği gibi zikre devam eden kişinin kalbindeki kötülükleri de temizlemektedir. Allah’ı Zikretmek Ne Demektir Ve Nasıl Olur? Kuran’da geçen zikir kelimesi birçok anlama gelmektedir. Lisan ile zikir mümkün olabileceği gibi kalple de zikir mümkündür. Genel anlamda Allah’ın anmak için söylenen sözler manasında kullanılan zikir, bir şükür kavramıdır. Kuran okumak, istiğfar etmek ve dua etmek, zikir olarak nitelendirilmektedir. Allah’ı Zikret Huzur Bul ”La ilahe İllallah Muhamedün Resulllah” Zikir Çekmek Farz mıdır? Zikir farzdır. Allah’u Teala az zikri de çok zikride farz kılıyor. zikirdir ki; nefsinizi Allah’a teslim eder. Zikirdir ki; irademizi Allah’a teslim eder. Değerli din kardeşlerimz, Kavram olarak ” zikir”; Allah’ı anmak üzere söylenmesi ve yapılması tavsiye edilen, sözlü ve ameli eylemleri kapsayan davranışların tümüdür. çok geniş bir anlam alanına sahip olan zikir kaveamının manası, günümüzde daraltılmış ve sadece Allah’ın adını dil ile anmakla sınırlandırlmıştır. Oysa ”zikr”, insana sevap kazandıran hertürlü amelin genel adıdır. Çünkü ”zikir”, Allah’a ibadetlerin özü ve aslı, Allah’ü Teala’yı hatırlamak ve o’na itaat etmektir. Allah’a itaat ise, Kuran veya hadislerde yer alan bir takım güzel sözleri sadece söylemek veya tekrarlamak degil; balakis her halükarıda Allah’a kulluk şuurunu içerisinde bulunmak ve tam bir teslimiyet göstermek, her hal ve şarrta O’nun sürekli bizi gözetlediğini zihnimize yerleştirmektir. Zikir, şükür kavramında olduğu gibi hem dil, hemk kalp ve hemde bdenen yani ameller olmalıdır. Dil ile zikir; Allah’ın ismleriyle anmak, hamd etmek, Kuran okumak, Kuran’nı dinlemek ve dua etmektir. Dil ile yapılan zikir, kalbe yol açmaktır. Kalp ile zikir kalbi zikir, bedenin zikrine yani amaeli zikre zemin hazırlamalıdır. zira zikir, Ameli zikirden kastımız, Allah’ın yapmaızı istediği kulluk vazifeleri, bir başka ifadeyle ibadetlerdir. Zikir, dil beden ile yapılan kalbi uyanıklık içide gerçekleştirlmektedir. zra zikir, gaflet ve nisyanın yani unutmanın gafletin zıddı demektir. Bu anlamda zikir, Allah’ı unutmmak zikir, bütün kısmlarıyla birlikte kalple, ruhla doğrudan yada dolaylı olarak ilgilidir. zira yapılan ameller, kalbi, ruhu müsbet ada mnfi bir şekilde insanın maddi ve manevi yönü arasında bir ilişki bu ilişki sebebiyledir ki ruhta meydana gelen bir eserin, eylemin neden birtakım etkileri şekilde bedende bir takım fiil ve davranışın tekrarından da nefiste kuvvetli bir meleke meydana gelir ki buda bedebden ruha çıkan eserler, etkilerdir. Zikir’in Faydaları Zikir şeytanı uzaklaştırma ve ayrıca onun gücünü kırar. Allah’ın rıza ve hoşnutluğunu sağlar. Kalpte meydana gelecek olana üzüntü ve düşüncelerin uzaklaşmasına destek verir. Zikir kalbin pasını silmek ile beraber kalbi tertemiz hale getirir. Zikir Nedir ? İçerisinde Allah esmaları bulunan kelimeleri yahut Allah için söylenmiş onu yücelten kelimeleri söylemek dilde sürekli tekrar etmek. Allah için söylenmiş onu yücelten kelimeleri söylemek dilde sürekli tekrar etmek Allah’ın en sevdiği ibadetlerdendir. Nafile ibadet olarak da bilinen belirli dua veya emaları dilde tekrar etmek birçok tasavvufi yol için başlangıc kabul edilmektedir. Allah’ın isimlerini, sıfatlarını öven kelimeleri, Kuran’da geçen ve zikredilmesini istediği kelime veya duların dilde tekrar ederek söylemeye zikir’demektir. Zikir dilde başlayıp belli tekrarkardan sonra kalpte devam edebilen bir keşif halidir. Tasavvuf için zikir en önemli dilin ve kalbin teslimiyetinin başlangıcı kabul edilen bir yolculuktur. Zikir Kalbin Cilasıdır İnsan ve cin şeytanların hile, vesvese ve kötülüklerinden korumanın en güzel yolu sürekli zikir halinde olmaktır. Zikir kalesine giren kimse samimiyette olur. Zikir, dil ve beden ile yapılan kalbi bir uyanıklık içinde gerçekleştirlmelidir Resulullah Efendimiz ashabına birgün ” Cennet bahçelerine uğradığınız zaman bolca istifade edin; içine girin, yiyin için” buyurur. orada bulunanlar ”Bu cennet bahçeleri neresidir?” diye sordugunda ise Efendimiz ”Zikir halkalardır” der. Efendimiz’in işaret ettiği bu zikir bahçelerinde, ilahi aşk, muhabbet, rahmet, sekinet, nur, ihlas, edep, tövbe, göz yaşı, sevgi, feyiz, meleklerin teşfirifi, istiğfarı ve hayır duası gibi manevi meyveler mevcuttur. Bu nimetlerden elde etmek isteyen herkes o bahçeye koşmalıdır. Balık için su ne ise, kalp içinde de zikir odur susuz balığın öldüğü gibi, zikirsiz kalp de bir bakıma ölür. Kalbi öeln bir insandan ise hayır ve tatlı işler çıkmaz. Böyle bir insan nefsinin ve şeytanın kolayca esiri olur. Allah, müminler kalplerine yerleşen Kelime-i Tevhid ve zikir üzere dünya ve ahirette sabit tutcağını haber vermiştir. İbrahim, 27 kulun yüce Rabbi’mi ziretmesi öyle büyük bir sermayedir ki, ömrümde bir kere olsun sanimi olarak ”la ilahe illallah” diyen kimse, bu zikirin bereketine ebedi ateşte kalmayıp cennete girecektir. zikire ait bu müjdeler herkes içindir. Erkek kadın, genc- ihtiyar, fakir- zengin herkes bu davet edilmiştir. Kul kalbi ve dili le ne kadar zikir çeker ve buna devam ederse o derece ilahi ikram ve müjdelere ulaşır. Allah dostları iman ve namazdan sonra en fazla zikirin üzerinde durmuşlardır,çünkü onlar zikirle eldeedilecek nimetler bizzat tatmışlar, onun kalp hastalıklarına kesin ilaç oldugunu görmüşler ve zikir herkese tavsiye etmişlerdir. İslami sohbet platformu olarak Zikrin Maddi Manevi Sırları , Zikrin Faydaları konulu makalemizin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bir başka makalede görüşmek dileğiyle, Selam ve dua ile Faydaları ve Faziletleri Nelerdir Zikir çekmek Allah le kul arasında bir ibadet olduğu için oldukça samimi bir ibadet şeklidir. Kalben niyet etmek zikri kalbi bir çerçevede kıymetli kılmaktadır. İslamisohbet Zikir çekmenin maddi ve manevi bir çok faydaları vardır. Örneğin Allahu Tealanın en çok sevdiği zikirlerden olan Subhanallahi ve bihamdihi zikri... User
Mahmut Sami Ramazanoğu Hazretleri’nin kıymetli eseri “Dualar ve Zikirler” kitabı “Zikrullah ve Zikir Meclisleri” bölümü altında yer alan “Allah’ı Zikretmek Hakkında Hadîs-İ Şerifler” kısmı… Peygamberimiz buyuruyor لَاحَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰه zikrini çok ediniz. Zîrâ, o, cennetin hazînesidir.” Buhârî, Deavât, 50 “Sana arşın altındaki cennet hazinesinden bir kelime söyleyeyim mi? “Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taate kuvvet bulmak, ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır.” kelimesidir. Kul bunu söyleyince Kulum hakkı teslîm etti ve benden onu selâmette kılmamı istedi» der.” “Ben bir söz biliyorum ki kul onu kendisine ölüm gelince söylerse ruhu cesedinden çıkarken ruhuna bir başka ferahlık geldiğini görür. Ve o söz kıyamette onun için nur, aydınlık olur. O söz لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ Allah’dan başka ilah yoktur.” sözüdür.” Bkz. İbn Hanbel, I, 37; Râmûzü’l-ehâdis “Nebiyy-i Ekrem –sallallahu aleyhi ve sellem– “İmânınızı dâima yenileyiniz” buyurdu da “– Yâ Rasûlallah imânımızı nasıl yenileyeceğiz?” diye suâl olundu. Cevaben لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ zikr-i şerifini çok yapınız, buyurdu. İbn Hanbel, II, 359; Hâkim, IV, 285/7657 “– Bir kul ihlâs ile لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ derse, bu hiç bir hicaba takılmadan yükselir. Allah’a vâsıl olunca Allah bunu söyleyene nazar eder. Allah bu tevhîd getirene nazar etdi mi onu rahmetine dâhil etmesi Allah’ın hakkıdır.” Tirmizî, Deavât, 86 “Yâ Muâz, günde kaç defa Allah’ı zikrediyorsun? On bin defa” Lâ ilâhe illallah” diyerek mi? Bak sana bazı kelimeler öğreteyim, bu onbin defa demenden senin için daha kolaydır. Şöyle de “Allah’ın kelimeleri adedince Lâ ilâhe illallah. Yarattıkları adedince Lâ ilâhe illallah, Arş ağırlığınca Lâ ilâhe illallah. Semâlar dolusu lâ ilâhe illallah. Bunlarla berâber bunların mislince lâ ilâhe illallah. Bunlarla beraber bunların mislince Allahu ekber. Bunlarla beraber bunların mislince elhamdülillah”. Böyle dersen ne bir melek sevabını yazmağa takat getirebilir, ne de bir başkası.” Ali el-Müttâkî, I, 442/1910 “Dünyâ lezzetini ve eğlencesini terkedip de gençliğiyle beraber Allah’ın tâatına yönelen gence Allah Teâlâ yetmiş iki sıddîkin ecrini verir ve ona şöyle hitâb eder “Ey şehvetini terkederek gençliğini benim uğrumda feda eden genç! Sen benim yanımda bazı meleklerim gibisin!” Tirmizî, Zühd, 53, Tuhfetü’z-Zakirîn, 241 “Ne ben, ne de benden evvelki nebiler tesbîhinden daha efdal bir kelime ile tesbîh etmemişlerdir.” Ali el-Müttâkî, no 2015 “Yâ Hafsa! Çok konuşmaktan sakın. Söylenen şey zikrullah olmadıkça kalbi öldürür. Fakat Allah’ın zikrini çok yap. İşte bu kalbi diriltir.” Ali el-Müttâkî, no 1896 “Allah Teâlâ şöyle buyuruyor “Ey Âdem oğlu, fecirden ve asırdan sonra bir saat beni zikret, bunların arasına ben kefilim.” Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 6055 “Muhakkak ki Allah Teâlâ’nın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları bellerse cennete girer.” اَللّٰهْ Allah Varlığı zorunlu olan ve bütün övgülere layık bulunan zâtın husûsî ve en kapsamlı ism-i şerifi. اَلرَّحْمٰنُ er-Rahmân Bütün mahlûkâta merhamet eden, hepsine de nîmetler veren. اَلرَّح۪يمُ er-Rahîm Pek ziyâde merhamet edici, bilhassa mü’minlere rahmet eden. اَلْمَلِكُ el-Melik Görünen ve görünmeyen alemlerin sahibi. اَلْقُدُّوسُ el-Kuddûs Hatâdan, gafletten, aczden ve her türlü eksiklikten münezzeh/çok uzak ve pek temiz. اَلسَّلَامُ es-Selâm Her çeşit ârıza ve hâdiselerden sâlim kalan, her türlü tehlikelerden kullarını selâmete çıkaran, Cennet’teki bahtiyar kullarına selâm eden. اَلْمُؤْمِنُ el-Mü’min Gönüllerde îman ışığı yakan, kendine sığınanlara eman verip onları koruyan, rahatlatan, güven veren, vaadine güvenilen. اَلْمُهَيْمِنُ el-Müheymin Kâinâtın bütün işlerini gözetip yöneten ve koruyan. اَلْعَز۪يزُ el-Azîz Yenilmeyen yegâne gâlip. اَلْجَبّٰارُ el-Cebbâr Kırılanları onaran, eksikleri tamamlayan, yaratılmışların hâlini iyileştiren, irâdesini her durumda yürüten, dilediğini zorla yaptırmaya muktedir olan, hüküm ve iradesine karşı gelinmek ihtimali bulunmayan. اَلْمُتَكَبِّرُ el-Mütekebbir Her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösteren, azamet ve yüceliğini izhâr eden. اَلْخَالِقُ el-Hâlık Her şeyin varlığını ve varlığı boyunca görüp geçireceği halleri, hâdiseleri tayin ve tesbit eden ve ona göre yaratan, yoktan vâr eden. اَلْبَارِئُ el-Bâri’ Eşyâyı ve her şeyin âzâ ve cihazlarını birbirine uygun bir hâlde yaratan, bir örneği olmaksızın canlıları yaratan. اَلْمُصَوِّرُ el-Musavvir Tasvîr eden, her şeye bir şekil ve hususiyet veren. اَلْغَفَّارُ el-Ğaffâr Mağfireti pek bol olan. Dilediği kullarını da günahlardan koruyan. اَلْقَهَّارُ el-Kahhâr Her şeye, her istediğini yapacak surette gâlib ve hâkim. اَلْوَهَّابُ el-Vehhâb Çeşit çeşit nimetleri devamlı bağışlayıp duran. Her zaman, her yerde ve her şeyi karşılık beklemeden çok çok ve bol bol veren. اَلرَّزَّاقُ er-Rezzâk Yaratılmışlara, faydalanacakları şeyleri ihsân eden, bedenlerin ve ruhların gıdasını yaratıp veren. اَلْفَتَّاحُ el-Fettâh Her türlü müşkülleri açan ve kolaylaştıran, iyilik kapılarını açan, hakemlik yapan. اَلْعَل۪يمُ el-Alîm Her şeyi hakkıyla ve çok iyi bilen. اَلْقَابِضُ el-Kâbıd Sıkan, daraltan, rızkı daraltan, canlıların rûhunu alan. اَلْبَاسِطُ el-Bâsıt Açan, genişleten, rızkı bollaştıran, ruhları bedenlerine yayan. اَلْخَافِضُ el-Hâfıd Yukarıdan aşağıya indiren, alçaltan, zillete düşüren. اَلرَّافِعُ er-Râfi’ Yukarı kaldıran, yükselten, yücelten. اَلْمُعِزُّ el-Mu’izz İzzet ve şeref veren, ağırlayan. اَلْمُذِلُّ el-Müzill Zillete düşüren, hor ve hakîr eden. اَلسَّم۪يعُ es-Semi’ Hakkıyla işiten. اَلْبَص۪يرُ el-Basîr Hakkıyla gören. اَلْحَكَمُ el-Hakem Hükmeden, hakkı yerine getiren, hükmünü eksiksiz icrâ eden. اَلْعَدْلُ el-Adl Mutlak adâlet sahibi, aşırılığa meyletmeyen. اَللَّط۪يفُ el-Latîf En ince işlerin bütün inceliklerini bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen en ince şeyleri yapan, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip, sezilmez yollarla karşılayan. اَلْخَب۪يرُ el-Habîr Her şeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan. اَلْحَل۪يمُ el-Halîm Suçluların cezâsını vermeye gücü yettiği hâlde onlara yumuşak davranan ve cezâlarını geriye bırakan. Allah, gazabda acele etmez, mühlet verir, yaptıklarına pişman olup tevbe edenleri affeder, ısrar edenler hakkında ise artık hüküm kendisine kalmıştır. اَلْعَظ۪يمُ el-Azîm Bütün büyüklüklerin sâhibi. Zâtının ve sıfatlarının mâhiyeti anlaşılamayacak kadar ulvî. اَلْغَفُورُ el-Ğafûr Mağfireti çok olan, bütün günahları bağışlayan. Allah, istediği kusurları insanların gözünden gizlediği gibi, melekût âlemi sâkinlerinin gözünden de gizler. اَلشَّكُورُ eş-Şekûr Kendi rızâsı için yapılan sâlih amelleri, daha ziyâdesiyle karşılayan, az tâat karşılığında çok büyük dereceler veren, sayılı günlerde yapılan amel karşılığında âhiret âleminde sonsuz nimetler lûtfeden. اَلْعَلِيُّ el-Aliyy Her hususta, her şeyden yüce olan. Her şey kendisinin dûnunda, emrinde ve hükmü altında olan. اَلْكَب۪يرُ el-Kebîr Büyüklükte kendisinden daha büyüğü düşünülemeyen, bütün büyüklükler kendisine mahsus olan. اَلْحَف۪يظُ el-Hafîz Yapılan işleri bütün tafsilâtıyla tutan, her şeyi belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklayan, koruyup gözeten. اَلْمُق۪يتُ el-Mukît Her yaratılmışın azığını ve gıdasını tayin eden, azıkları beden ve kalblere gönderen. اَلْحَس۪يبُ el-Hasîb Herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilât ve teferruatıyla hesabını iyi bilen, her şeye ve herkese her ihtiyacı için kâfi gelen, onları hesaba çeken. اَلْجَل۪يلُ el-Celîl Celâdet, azamet ve heybet sâhibi, celâl sıfatları ile muttasıf. اَلْكَر۪يمُ el-Kerîm Keremi, lütuf ve ihsânı bol, her türlü fazilete sahip olan. اَلرَّق۪يبُ er-Rakîb Bütün varlıklar üzerinde gözcü, bütün işler murakabesi altında bulunan. اَلْمُج۪يبُ el-Mücîb Kendine duâ edip yalvaranların isteklerini işitip cevab veren, onları cevapsız bırakmayan. اَلْوَاسِعُ el-Vâsi’ Geniş ve müsaadekâr. Allah’ın ilmi, ihsânı, rahmeti, kudreti, af ve mağfireti geniştir ve her şeyi kaplamıştır. اَلْحَك۪يمُ el-Hakîm Bütün emirleri ve işleri hikmetli, yerli yerinde ve sağlam olan. اَلْوَدُودُ el-Vedûd İyi kullarını seven, onları rahmet ve rızâsına erdiren. Sevilmeye ve dostluğa lâyık yegâne varlık. اَلْمَج۪يدُ el-Mecîd Zâtı şerefli, efâli güzel olan, her türlü övgüye lâyık bulunan. اَلْبَاعِثُ el-Bâis Ölüleri diriltip kabirlerinden kaldıran; gönüllerde saklı olanları meydana çıkaran. اَلشَّه۪يدُ eş-Şehîd Her zaman ve her şeyi gözlemiş olarak bilen, her yerde hâzır ve nâzır olan. اَلْحَقُّ el-Hakk Fiilen var olan, mevcûdiyeti ve uluhiyeti gerçek olan, varlığı hiç değişmeden duran. Hakikaten vâr olan yalnız O’dur. اَلْوَك۪يلُ el-Vekîl Usûlüne uygun şekilde, kendisine tevdi edilen işleri en güzel şekilde neticelendiren, güvenilip dayanılan, tevekkül edilen. اَلْقَوِيُّ el-Kaviyy Çok kuvvetli, her şeye gücü yeten, kudretli. اَلْمَت۪ينُ el-Metîn Çok sağlam, kuvveti çok ve şiddetli olan. اَلْوَلِيُّ el-Veliyy İyi kullarına dost olan, yardım eden. اَلْحَم۪يدُ el-Hamîd Ancak kendisine hamd ü senâ olunan, bütün varlığın diliyle biricik övülen, medhedilen. اَلْمُحْص۪ي el-Muhsî Her şeyin sayısını ve miktarını tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen. اَلْمُبْدِئُ el-Mübdi’ Mahlûkatı maddesiz ve örneksiz olarak ilk baştan yaratan. اَلْمُع۪يدُ el-Mu’îd Yaratılmışları yok ettikten sonra tekrar yaratan. اَلْمُحْي۪ el-Muhyî Hayat veren, can bağışlayan, sağlık veren. اَلْمُم۪يتُ el-Mümît Canlı bir mahlûkun ölümünü yaratan, öldüren. اَلْحَيُّ el-Hayy Dâimâ diri; her şeyi bilen ve her şeye gücü yeten. اَلْقَيُّومُ el-Kayyûm Gökleri, yeri, her şeyi ayakta tutan. Bir şeyin kıyâmı, yani, bir varlık sâhibi olarak durabilmesi neye bağlı ise, onu veren. Her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı idare eden. Her şey Hak ile kâimdir. اَلْوَاجِدُ el-Vâcid Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, müstağnî; istediğini, istediği vakit bulan. Kendisi için lüzumlu olan şeylerin hiç birinden mahrum olmayan. اَلْمَاجِدُ el-Mâcid Kadr ü şânı büyük, kerem ve semâhati bol. اَلْوَاحِدُ el-Vâhid Tek. Zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde, hükümlerinde asla şerîki/ortağı, nazîri/benzeri ve dengi bulunmayan. اَلصَّمَدُ es-Samed Hâcetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci’, ihtiyaç ve dileklerde kendisine müracaat edilen, arzu ve bütün istekler kendisine sunulan, kimseye ve hiçbir şeye muhtaç olmayan. اَلْقَادِرُ el-Kâdir İstediğini, istediği gibi yapmaya gücü yeten. اَلْمُقْتَدِرُ el-Muktedir Kuvvet ve kudret sâhipleri üzerinde istediği gibi tasarruf eden. اَلْمُقَدِّمُ el-Mukaddim İstediğini ileri geçiren, öne alan. اَلْمُؤَخِّرُ el-Muahhir İstediğini geri koyan, arkaya bırakan. اَلْاَوَّلُ el-Evvel Her varlıktan mukaddem olan, başlangıcı olmayan. اَلْاٰخِرُ el-Âhir Varlığının sonu olmayan. اَلظَّاهِرُ ez-Zâhir Âşikâr olan, kat’î delillerle bilinen. اَلْبَاطِنُ el-Bâtın Gizli olan; duyu organları ile idrâk edilemeyen, mâhiyeti bilinemeyen. اَلْوٰالى el-Vâlî Mahlûkatın işlerini yoluna koyan, bu muazzam kâinatı ve her an meydana gelen hâdisatı tek başına tedbîr ve idare eden, kâinâtın hâkimi. اَلْمُتَعَال۪ى el-Müteâlî Yaratılmışlar hakkında aklın mümkün gördüğü her şeyden, her hal ve tavırdan pek yüce ve pek münezzeh. İzzet, şeref ve hükümranlık bakımından en yüce, aşkın. اَلْبَرُّ el-Berr Kulları hakkında kolaylık isteyen; iyilik ve bahşişi çok olan, vaadini yerine getiren. اَلتَّوَّابُ et-Tevvâb Kullarını tevbeye sevkeden, tevbeleri çokça kabûl edip, günahları bağışlayan. اَلْمُنْتَقِمُ el-Müntekım Suçluları, adâleti ile müstehak oldukları cezaya çarptıran. اَلْعَفُوُّ el-Afüvv Affı çok. Hiçbir sorumluluk kalmayacak şekilde günahları affeden, kökünden kazıyan. اَلرَّؤُۧفُ er-Raûf Çok re’fet ve şefkat sâhibi. مَالِكُ الْمُلْكِ Mâlikü’l-Mülk Bütün mülkün mâliki ve hâkimi. Allah Teâlâ mülkün hem sâhibi, hem hükümdârıdır, mülkünde dilediği gibi tasarruf eder. ذُو الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِ Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm Hem büyüklük ve azamet, hem de fazl u kerem sâhibi. اَلْمُقْسِطُ el-Muksit Bütün işlerini denk, birbirine uygun ve yerli yerinde yapan. Adâlet sâhibi. Mazlûma acıyıp zâlimin elinden kurtaran. اَلْجَامِعُ el-Câmi’ İstediğini, istediği zaman, istediği yerde toplayan. Birbirine benzeyen, benzemeyen ve zıd olan şeyleri bir araya getirip tutan. Kıyâmet günü hesâba çekmek için mahlukatı toplayan. اَلْغَنِيُّ el-Ğaniyy Çok zengin ve her şeyden müstağnî. اَلْمُغْن۪ي el-Muğnî İstediğini zengin eden, tatmin eden. اَلْمَانِعُ el-Mâni’ Dilemediği şeyin gerçekleşmesine müsaade etmeyen, kötü şeylere mâni olan. اَلضَّآرُّ ed-Dârr Elem ve zarar verici şeyleri yaratan. اَلنَّافِعُ en-Nâfi’ Hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan, fayda veren. اَلنُّورُ en-Nûr Âlemleri nurlandıran; istediği sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr bahşeden, nûr kaynağı. اَلْهَاد۪ى el-Hâdî Hidâyeti yaratan, yol gösteren, murada erdiren. اَلْبَد۪يعُ el-Bedî Örneksiz, misalsiz, acîb ve hayret verici âlemler îcad eden. Zâtında, sıfatında, fiillerinde, emsâli görülmemiş olan. اَلْبَاق۪ي el-Bâkî Varlığı devamlı olan, sonu olmayan. اَلْوَارِثُ el-Vâris Servetlerin geçici sâhipleri elleri boş olarak yokluğa döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi olan. اَلرَّش۪يدُ er-Reşîd Bütün işleri ezelî takdîrine göre yürütüp, bir nizam ve hikmet üzere âkıbetine ulaştıran; her şeyi yerli yerine koyan, en doğru şekilde nizâm veren. اَلصَّبُورُ es-Sabûr Çok sabırlı. Buhârî, Deavât, 68; Tirmizî, Deavât, 83; Hâkim, I, 62 “Allah bana yeter. O ne güzel vekildir.” Zikri bütün korkan kimselerin emniyetli sığınağıdır. Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 3715 Kuvvet-i îmân ve îkan ile bu zikr-i şerîfin tekrarına ve tilâvetine devam olunsa, mal ve can üzerine gelmesi melhuz olan musibet ve tehlikelerden insanı mahfuz kılar. Bu zikr-i şerîfe devam edilirse biiznillahi teâlâ şiddet ve musibetler ferahlık ve sürûra tebdil olunur. Mânâsı; “Başka bir ilâh yok; ancak el-Hakîm, el-Kerîm Allah var. Başka bir ilâh yok; ancak el-Aliyyü’l-Azîm Allah var. Başka bir ilâh yok, ancak yedi semânın ve çok şerefli Arş’ın sahibi Allah var.” “Günahlardan korunmaya güç yetirmek ve taatle kuvvet bulmak ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır” kelime-i tayyibesi doksan dokuz illete devâ olur. Bu illetlerin en hafifi hüzün ve kederdir. Hâkim, I, 727 “Cennet bahçelerine uğradığınız zaman meyvelerinden istifade ediniz” buyurmakla, “Cennet bahçelerinin nereler olduğu” sual olundu. Nebiyy-i Ekrem –sallallahu aleyhi ve sellem– de “– Allah’ı zikretmek için teşekkül eden halkalardır” buyurdu. Tirmizî, Deavât, 82/3510 “Kelime-i Tevhîd, yani لَااِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ kelime-i azîmesi asl-ı îmânı tevlîd etdiği için zikirlerin efdali اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ diyerek Cenâb-ı Hakk’a hamdetmek de, O’nun sonsuz ni’metlerini artırmaya medar olduğu için duâların efdalidir.” Tirmizî, Duâ, 9/3383 “Kıyamette Allah yanında en faziletli olan kullar, Cenâb-ı Hakk’ı çok zikredenlerdir.” Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, no 1279 “Cenâb-ı Hakk’ı zikre o kadar ihtimam ediniz ki, münafıklar sizi gördükleri zaman İşte mecnûnun biri» desinler.” İbn Hanbel, III, 68 “Muhakkak her şeye cilâ verecek bir âlet vardır. Kalbin cilâsı ise Allah’ı zikretmektir. Azâbdan necat için zikrullah gibi bir şey olamaz. Velev ki kılıncın kırılıncaya kadar Allah yolunda muharebe edesin.” Ali el-Müttâkî, no 1848 “Benim gözlerim uyur, lâkin kalbim uyumaz.” Buhârî, Menâkıb, 24 Yani “zikrullahtan bir lahza gâfil olmaz.” “Zikrin hayırlısı hafî olanı, rızkın hayırlısı da kâfi mikdarda olanıdır.” İbn Hanbel, I, 172 “İki dudaktan dışarı çıkan bir söz yayılır” ifadesine göre, dil ile yapılan cehrî zikir, insanın sağ ve solunda bulunan meleklerle, ondan hiç ayrılmayan şeytan tarafından işitileceğinden dolayı, hafî zikir kadar efdal olamaz. “Allah’ı zikretmek kalblerin şifasıdır. Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 4330 Cenâb-ı Hakk’ı kalb ile zikretmek, hased, riya, kibir gibi emrâz-ı kalbiyyeyi izâle edip kalbi Allah’ın sevdiği vasıflarla ihya etmesi cihetiyle bizzat şifâdır. “Zikir sadakadan hayırlıdır.” Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 4350 “Şeytan Âdemoğlunun kalbine nüfuz için istilâ eder. Fakat kul kalbiyle Cenâb-ı Hakk’ı zikredince ümidsiz olarak geri çekilir. Kul Allah’ı unutur unutmaz hemen kalbini istilâ ederek vesvese vermeğe başlar.” Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 4972 “Cenâb-ı Allah buyurmuştur ki Ey Âdemoğlu! Sen beni zikrettiğin müddetçe bana şükretmiş olursun. Beni unuttuğun müddetçe hakkımı unutmuş, nankörlük etmiş olursun.” Heysemî, X, 82 “Hiç bir cemâat zikrullah için cem’ olup dağılmadı ki, zikirleri sebebiyle Cenâb-ı Hakk tarafından af ve mağfiret ile tebşîr olunmasınlar, kendilerine “Zikrinizden dolayı mağfiret olunmuş olarak kalkınız” denilmesin. Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 7777 “Allah’ı çok zikreden kimse nifaktan beri olur.” Beyhakî, Şuab, I, 414 Yâni kesret-i muhabbetinden dolayı Allah’ı çok zikreden ve kalbi zikrullah’tan hiç gafil olmayan kimse münâfıklıkdan uzak olur. “Allah’ı çok zikreden kimseyi Allah Teâlâ sever.” Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, no 8510 “Zikir, farz olmayan oruçtan efdaldir.” Ali el-Müttâkî, no 1859 “Cenâb-ı Allah buyurmuştur ki “Bir kul, beni zikredeceğinden dolayı kendi ihtiyacını istemeye fırsat bulamazsa ben ona ihtiyâcını istemeden evvel in’âm ve ihsan ederim.” Ali el-Müttâkî, no 1873 “Cenâb-ı Hakk’ın âyet-i celîlesini, sonsuz ni’metlerini ve ahvâl-i âhireti tefekkür gibi ibâdet olamaz. Kalblerinizi de murakabeye alıştırınız.” Ali el-Müttâkî, no 5709, 44135 “Cenâb-ı Hakk’ın velîleri o kimselerdir ki görüldükte Allah hatıra gelir.” Heysemî, X, 78 “Cenâb-ı Allah’ı sevmenin alâmeti Allah’ı zikretmeyi sevmektir. Allah’ı sevmemenin alâmeti Allah -azze ve celle- Hazretleri’nin zikrini sevmemektir.” Beyhakî, Şuab, I, 367 “Cenâb-ı Allah’ı kullarına sevdiriniz ki, Allah da sizi sevsin.” Taberânî, VIII, 90 Yani, Cenâb-ı Hakk’ın dünyâda ihsan etdiği sıhhat, a’zâ ve cevârıh, rızık ve maîşet gibi sayılıp bitirilmesi mümkün olmayan sonsuz ni’metleri ile, mevt, kabir, haşr, hisâb, sırat hengâmelerinde mü’minler için va’d eylediği rahmetlerini, bunlardan gafil bulunan kullarına hatırlatarak ve öğüd vererek muhabbetlerini uyandırmaya sa’y ve gayret ediniz. “Cenâb-ı Allah’ın senin vesilenle bir kimseyi hidâyete ulaştırması, senin için üzerine güneş doğan her şeyden daha hayırlıdır.” Hâkim, III, 690 Yani ondan hâsıl olacak ecir o kadar büyüktür. “Tezkiye-i nüfûs ve tasfiye-i kulûb için insanlara, ümmetime tebliğ için sünnetimi beyân eden kırk hadîs-i şerif hıfz edip mahallinde sarfeden kimseyi kıyamet gününde şefaatime dâhil ederim.” Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağir, no 8637 “Beyt-i Mükerremi elli defa tavaf eden kimse günahlarından çıkar, temizlenir, anasından doğduğu gün gibi olur.” Tirmizî, Hac, 41/866 “Bir kimse Cenâb-ı Hakk’ı zikreder de, haşyetullah’tan dolayı göz yaşları yere dökülünceye kadar ağlarsa Allah Teâlâ ona kıyamet gününde azâb etmez.” Hâkim, IV, 289 “Bir kimse kesret-i muhabbetinden dolayı Cenâb-ı Hakk’a kavuşmayı isterse Cenâb-ı Allah da ona kavuşmayı sever.” Buhârî, Rikâk, 41 Bu muhabbet ekseri mü’minlerde mevte yakın bir zamanda zuhur eder. “Kul, ubûdivyet vazifelerini ifâda ihmalkâr davranırsa; yani her ibâdetini kâfi miktar yapmayıp azaltırsa ve kusur ederse Cenâb-ı Allah onu gam ve kedere mübtelâ eder.” Ali el-Müttâkî, no 6788 “Bir kimse bütün arzusu dünyâ olarak sabahlar ve bu arzu üzere uyanırsa Cenâb-ı Allah onun işini perişan edip rahatını selb eder.” “Dünyâ sevdâsıyle kalblerinizi meşgul etmeyiniz. Böylece kalblerinizi Cenâb-ı Hakk’ın zikrinden ve muhabbetinden muattal hâle getirmeyiniz.” Beyhakî, Şuab, VII, 361 “Tahkikan sabah namazıyla güneş doğma vakti arasındaki rızıkların taksim zamanını uykuda geçirmek rızkın bir kısmına manî’ olur.” Ahmed, I, 73 “Cum’a günü ibâdet ve ezkâr ile mü’minlerin kalbi mesrur olacak bir bayram günüdür.” Beyhakî, Şuab, III, 394 “Ölüm alâmetleri zuhur eden hastalarınız üzerine Yâsin-i Şerîfi kıraat ediniz.” Ebû Dâvûd, Cenâiz, 19-20 “Üzerinde ölüm alâmetleri zahir olan hastalarınızın yanlarında kelime-i tevhidi tekrar ile kendilerine telkîn ediniz.” Müslim, Cenâiz, 1 Yalnızca telkîn edilir, söylemeleri için zorlanmaz. “Son sözü لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ kelime-i tayyibesi olan bir mü’min cennete gider.” Ebû Dâvûd, Cenâiz, 15-16 “Lisânıyle Allah Teâlâ’yı zikrederken kalbiyle Allah’a isyan eden kimseye yazıklar olsun.” “Lisâniyle Cenâb-ı Allah’ı çok zikredip de ameliyle Allah’a âsî olan kimseye yazıklar olsun.” Ali el-Müttakî, no 43738 “Kim bir şeyi severse onu çok zikreder.” Beyhakî, Şuab, I, 388 Yani, Cenâb-ı Hakk’ı çok zikir etmeyen kimse onu sevdiği iddiasında kâzibdir;
Ebû Hüreyre"nin naklettiğine göre, Allah Resûlü sav şöyle buyurmuştur “Yüce Allah"ı anarak başlanmayan her anlamlı söz veya iş, bereketsizdir/sonuçsuzdur.” HM8697 İbn Hanbel, II, 360 *** Hz. Âişe"nin rivayet ettiğine göre, Allah Resûlü sav şöyle buyurmuştur “Biriniz yemek yiyeceği zaman "Bismillâh" Allah"ın adıyla desin. Eğer yemeğin başında besmele çekmeyi unutursa, "Bismillâhi fî evvelihî ve âhirihî" Başında da sonunda da Allah"ın adıyla desin.” T1858 Tirmizî, Et"ıme, 47 *** Câbir b. Abdullah"ın rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber sav şöyle buyurmuştur “Evine girdiğin zaman besmele çekerek kapını kapa. Çünkü şeytan besmeleyle kapanan bir kapıyı açamaz. Besmele çekerek lambanı söndür. Besmele çekerek, enine koyacağın bir tahta parçası ile de olsa kabının ağzını ört. Yine besmele çekerek su kabının ağzını da ört.” D3731 Ebû Dâvûd, Eşribe, 22 *** Berâ"dan nakledildiğine göre Hz. Peygamber sav yatağına yattığında, “Allâhümme bismike ahyâ ve bismike emût ” Allah"ım! Senin isminle yaşar, senin isminle ölürüm. buyurur; uykudan uyandığında da “Elhamdülillâhillezî ahyânâ ba"de mâ emâtenâ ve ileyhi"n-nüşûr ” Canlarımızı aldıktan sonra bizi dirilten Allah"a hamdolsun; diriltmek yalnız ona mahsustur. buyururdu. M6887 Müslim, Zikir, 59 *** İbn Ömer"in naklettiğine göre, cenaze kabre konulurken Hz. Peygamber sav şöyle derdi “Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillâh ” [Seni Allah"ın adıyla ve Resûlullah"ın dini üzere kabre koyuyoruz. ] İM1550 İbn Mâce, Cenâiz, 38 - Kur’ân-ı Kerîm’de bir peygamberin bir kraliçeye yazdığı mektubu anlatan muhteşem bir kıssa vardır ve bu kıssada besmelenin kadim tarihine dair önemli bilgiler yer alır. Kıssa özetle şöyledir Cinlerden, insanlardan ve kuşlardan oluşan muazzam bir ordu, büyük bir düzen ve disiplin içinde yola koyulmuşlardı. Karınca vadisini henüz geçmişlerdi ki, ordunun kudretli komutanı Hz. Süleyman, Hüdhüd isimli kuşun orada bulunmadığını fark etti.“Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? ” diye sordu etrafındakilere. Ancak kimse onun nerede olduğunu bilmiyordu. Kendisine haber vermeden uzaklaşan bu kuş, Hz. Süleyman’ı çok öfkelendirmişti. “Eğer bana mazeretini gösteren apaçık bir delil getirmezse, ya onu ağır bir şekilde cezalandıracağım ya da kafasını keseceğim.” dedi oradakilere. Neyse ki, çok geçmeden Hüdhüd Hz. Süleyman’ın yanına çıkageldi. Üstelik kendisini affettirecek önemli bir haber getirmişti ona. “Senin bilmediğin bir şey öğrendim. Yemen taraflarındaki Sebe’den sana sağlam bir haber getirdim.” dedi ve şunları anlattı, Hz. Süleyman’a “Ben, Sebe’ halkına hükümdarlık eden, kendisine her şeyden bolca verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadın gördüm. Onun ve halkının, Allah’ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.” Bunun üzerine Hz. Süleyman, Hüdhüd’e, “Doğru mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız.” dedi ve ona bir mektup vererek, “Benim şu mektubumu götür ve onlara ver, sonra da yanlarından ayrıl ve ne sonuca varacaklarına bak.” diye emretti. Hüdhüd mektubu alıp vakit geçirmeden Sebe’ kraliçesi Belkıs’a ulaştırdı. Mektubu alan Belkıs, halkının ileri gelenlerini toplayarak onu okumaya başladı. Mektubun ilk cümlesi şöyleydi “İnnehû min Süleymâne ve innehû bismillâhirrahmânirrahîm”Mektup Süleyman’dandır ve Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlamaktadır. 1 Kur’an’da anlatılan bu çarpıcı hikâye, İslâm’ın en önemli sembollerinden olan besmelenin ne kadar uzun ve köklü bir tarihe sahip olduğunu gösterir bizlere. Hatta bu kutlu cümle, Hz. Süleyman’ın mektubundan önce, Hz. Nuh’un dilinde de görülür. Kendisine iman edenleri tufandan kurtarmak için onlara gemiye binmelerini söylediğinde, Hz. Nuh’un dudaklarından besmele dökülür“Bismillâhi mecrâhâ ve mürsâhâ” Geminin yüzüp gitmesi de, durması da Allah’ın adıyladır. 2 Besmele, genel anlamda hayırlı her işin başında Allah’ın adını hatırlamanın, özelde de “Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla” anlamına gelen “Bismillâhirrahmânirrahîm” cümlesinin adıdır. Her meşru ve anlamlı işin öncesinde besmeleçekmek , peygamberler vasıtasıyla nesilden nesile aktarılan bir prensiptir. İslâm’dan önce Araplar arasında da bu âdet yaygındır. Câhiliye Arapları besmelede bazen “Bismi’l-lât ve’l-uzzâ” şeklinde Lât ve Uzzâ isimli putların adını söylerler,3 bazen de Allah’ın adını kullanırlardı. Meselâ, Mekke’de İslâm’ı ilk kabul eden Hâşimoğulları’na boykot kararı alan müşrikler, bir belge kaleme alıp Kâbe’nin duvarına astıklarında, belgenin yazılı olduğu kâğıda “Bismike Allâhümme” Ayrıca Hudeybiye antlaşması sonrasında antlaşma metninin başına, yine bu cümlenin yazılmasını şart Ne kadar manidardır ki, Kur’an’da ilk nâzil olan ve İslâm vahyinin başlangıcını teşkil eden “İkra’ bismi rabbike’llezî halak” Yaratan Rabbinin adıyla oku! 6 âyeti de besmele yi ihtiva eder. Ancak Müslümanların “Bismillâhirrahmânirrahîm” cümlesi ile ilk tanışmaları, Mekke’de nâzil olan ve başlangıçta hikâyesi anlatılan Neml sûresindeki söz konusu âyet ile olur. Böylece Resûl-i Ekrem de ilk defa mektuplarında “Bismillâhirrahmânirrahîm” metnini kullanmaya Hatta Hz. Peygamber’in sav, sûreler arasında besmele bulunmadığı için, okuduğu bir sûrenin sona erdiğini ancak besmele cümlesi nâzil olduktan sonra kolayca fark edebildiği rivayet “Besmele”den maksat, Yüce Allah’ı hatırlamak ve O’nun ismini zikretmektir. Nitekim bu konudaki rivayetlerin çoğunda besmele olarak sadece “bismillâh” ibaresi yer alırken,9 kimisinde “bizikrillâh” lafzı,10 kimisinde de “bismillâh ve alâ milleti Resûlillâh” 11 ifadesi kullanılır. Hatta “Allah’a hamd ederek başlanmayan her anlamlı iş, bereketsiz ve sonuçsuzdur.” 12 hadisinde, besmele yerine “hamd” zikredilmiştir. Bu konuda âlimlerimiz, besmele okurken en güzel ifadenin “Bismillâhirrahmânirrahîm” olduğunu, “Bismillâh” demenin de besmele yerine geçeceğini İslâm’ın varlık, bilgi ve değere bakışını şekillendiren besmele, kulluk bilinciyle hayatı anlamlandırır. İster dünyevî ister uhrevî olsun, bir Müslüman her meşru ve anlamlı işinin öncesinde besmeleyi okuyup Allah’ı anmakla, Allah Teâlâ’nın ilâhlığını ulûhiyetini, kendisinin de kulluğunu ubûdiyetini ifade etmiş olur. Müslüman besmele çekmekle, “Kendi adıma veya başka bir varlık adına değil, sadece Allah Teâlâ adına, O’nun rızasını kazanmak umuduyla ve O’nun izni çerçevesinde bu işi yapmaya başlıyorum.” demiş olur. Diğer yandan besmele için Yüce Allah’ın doksan dokuz ismi içinden özellikle “Rahmân” ve “Rahîm” isimlerinin seçilmiş olması son derece anlamlıdır. Besmele çeken bir mümin, Allah Teâlâ’nın engin rahmet ve merhametini ifade eden bu isimleri söylemekle, bütün söz ve davranışlarında rahmet ve merhameti prensip edineceğini ilân etmiş olur. Ayrıca yaşantısına Allah’ın Rahmân ve Rahîm isimlerinin tecellisini ümit eder. O’nun rahmet ve merhameti sayesinde hem dünya hem de âhiret mutluluğunu temenni eder. Yapmaya koyulduğu hayırlı ve anlamlı işe güç yetirebilmesi için gerekli olan takati, Kâdir-i Mutlak olan Rabbinden niyaz eder. Kendisinin her an O’nun yardımına muhtaç olduğunu itiraf eder. Bu samimi ve derin kulluk bilinci sebebiyle de merhametlilerin en merhametlisinin yardımını celp Besmelenin müminler için önemini anlatan bir hadisinde Allah Resûlü şöyle buyurur “Bismillâhirrahmânirrahîm ile başlanmayan her anlamlı iş, bereketsiz ve sonuçsuzdur.” 15 Hadisten anlaşıldığına göre, anlamlı her işin ve sözün16 başlangıcında Yüce Allah’ın hatırlanması, o işin mânevî değerinin ve bereketinin artmasına,17 ayrıca hayırlı ve güzel şekilde neticelenmesine vesile olur. Besmelenin okunmadığı işler ise, bereketten mahrum ve güzel sonuçlardan uzak olur. Şu hâlde besmele, her hayrın anahtarıdır. Besmelenin hangi tür söz, hareket ve işlerde okunacağını öğrenebilmek için, hadislerde yer alan “zî bâl” terkibi büyük önem arz eder. Buna göre anlamlı, önemli, bilinçli ve meşru bütün işler, başlangıcında besmele çekilmesi gereken işlerdendir. Yemek yemekten konuşmaya, abdest almaktan namaz kılmaya, hayvan kesmekten Allah yolunda savaşa gitmeye kadar anlamlı her davranış, bu hadisin kapsamındadır. Diğer yandan suç ve günah sınıfına giren söz ve eylemlerden önce besmele çekilmesi ise, uygun ve doğru bir davranış değildir. Müslümanlara her vesileyle besmelenin önemini hatırlatan Allah Resûlü, bizzat kendisi de tüm işlerinde besmele okurdu. Meselâ, yemek yiyeceği zaman besmele çeker, insanlara da, “Biriniz yemek yiyeceği zaman Bismillâh’ Allah’ın adıyla desin. Eğer yemeğin başında besmele çekmeyi unutursa, Bismillâhi fî evvelihî ve âhirihî Başında da sonunda da Allah’ın adıyla’ desin.” şeklinde tavsiyede Yemeğin öncesinde besmele çekilmesi yemeğin bereketlenmesi ve yiyenlerin doyması açısından önemlidir. Hz. Âişe’nin anlattığına göre, bir gün Peygamberimiz, ashâbından altı kişi ile birlikte yemek yiyordu. Derken bir köylü Arap yanlarına geldi ve yemeği iki lokmada yiyip bitirdi. Bunun üzerine Allah Resûlü, “Şayet bu kimse besmele çekmiş olsaydı, bu yemek hepinize yetecekti.” Başka bir defasında, yemek yedikleri halde doymadıklarını söyleyen kimselere Resûl-i Ekrem, “Yemeği topluca yiyin ve başlarken Allah’ın adını anın ki, bereketli olsun.” 20 buyurmuştu. Yine Peygamberimizin buyurduğuna göre,“Bir kimse evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan arkadaşlarına, Burada sizin için geceleme imkânı da yok, akşam yemeği de yok.’ der. Eğer o kimse evine girerken besmele çekmeden girerse şeytan arkadaşlarına, Burada geceleme imkânınız var.’ der. Bir de besmele çekmeden yemek yerse, şeytan o zaman arkadaşlarına Geceleme ve akşam yemeği yeme imkânına kavuştunuz.’ der.” 21 Sahâbeden Câbir b. Abdullah, Allah Resûlü’nün, kendisine, “Evine girdiğin zaman besmele çekerek kapını şeytan besmeleyle kapanan bir kapıyı açamaz. Besmele çekerek lambanı söndür. Besmele çekerek, enine koyacağın bir tahta parçası ile de olsa kabının ağzını ört. Yine besmele çekerek su kabının ağzını da ört.” şeklinde tavsiyede bulunduğunu Bir sefer esnasında devesi geri kalan bu sahâbîye Allah Resûlü’nün öğüdü yine besmeledir “Bineğine Allah’ın adı bismillâh ile bin!” 23 Resûl-i Ekrem’in hayatında besmelenin son derece geniş bir kullanım alanı vardı. Allah Resûlü evden çıkarken,24 mescide girdiği ve mescitten çıktığı zaman besmele ile dua Abdest alınacağı zaman besmele çekilmesini sıkı sıkıya tembih eder,26 namazda besmele çekmeyi de ihmal Bineğine binmek için ayağını üzengiye basınca, “Bismillâh” der, bineğin sırtına yerleşince de “Elhamdülillâh” derdi. Sonra da, “Sübhânellezî sehhara lenâ hâzâ vemâ künnâ lehû mukrinîn Bunu bizim hizmetimize veren Allah’ı tesbih ve takdis ederiz, yoksa biz bunlara güç yetiremezdik.” 28 âyetini “Allâhümme bismike ahyâ ve bismike emût Allah’ım! Senin isminle yaşar, senin isminle ölürüm.” diye besmeleyle yatağına yatar; kalktığında da “Elhamdülillâhillezî ahyânâ ba’de mâ emâtenâ ve ileyhi’n-nüşûr Canlarımızı aldıktan sonra bizi dirilten Allah’a hamdolsun; diriltmek yalnız ona mahsustur.” diye hamdeleyle dua Kurban keserken, “Bismillâhi Allâhu ekber” der,31 cenazeyi kabre koyarken, “Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillâh [Seni Allah’ın adıyla ve Resûlullah’ın dini üzere kabre koyuyoruz.]” 32 buyururdu. Savaşa çıkarken ashâbına, “Allah yolunda Allah’ın adı bismillâh ile gazâ edin!” 33 buyururdu. Sıtma ve her türlü sancı veren hastalıklara karşı ashâbına besmele ve istiâze ile dua etmeyi34 Tuvalete girmeden önce “Bismillâh” demeyi tavsiye Kendilerinin ve doğacak çocuklarının selâmeti için evli çiftlere cinsel ilişkiden önce besmele çekmelerini öğütleyen yine o Böylesi durumlarda besmele çekmek, sevaba ve Allah’ın rızasına vesile olan faziletli ve müstehap bir davranıştır. Ancak bazı durumlarda besmele, zorunluluk belirten farz hükmünü alır. Meselâ, eti helâl olan hayvanların kesiminden önce38 ve eğitilmiş av hayvanlarını ava gönderirken39 besmele çekmek farzdır. İslâm tarihi boyunca Müslümanların kültür ve medeniyetlerini besmeleyle yoğurması ne kadar da heyecan vericidir! Bütün Müslümanların sofrasında eller yemeğe besmeleyle uzanır. Yemekler onun bereketiyle bollaşır. Gece onunla yatılır, güne onunla başlanır. Evden onunla çıkılır, eve onunla girilir. Vasıtaya onunla binilir. Hayırlı ve anlamlı işlere onunla başlanır. İbadetler onunla eda edilir. Duaya eller onunla kaldırılır. Bütün hatipler sözlerine, bütün yazarlar kitaplarına onunla başlar. Camilerin en müstesna yerlerini o süsler. Hat sanatının şaheserlerinde yine o vardır. Şiirlerin, nesirlerin, bütün edebiyatın vazgeçilmezi odur. Hastalar onunla şifa bulur. Konuşmaya başlayan çocuklara ilk o öğretilir. Kısacası o, her hayrın anahtarıdır. Ne kadar da veciz ifade etmiştir Mevlid-i Şerif’in müellifi Merhum Süleyman Çelebi Allah adın zikredelim evvelâ / Vâcib oldur cümle işte her kula Allah adın her kim ol evvel ana / Her işi âsan eder Allah ona Allah adı olsa her işin önü / Hergiz ebter olmaya ânın sonu Her nefeste Allah adın de müdâm / Allah adıyla olur her iş tamam. - 1 Neml, 27/17-30. 2 Hûd, 11/41. 3 FG2/13 Şevkânî, Fethü’lkadîr, II, 13. 4 İS208 İbn İshâk, Sîre, s. 208. 5 B2732 Buhârî, Şürût, 15. 6 Alak, 96/1. 7 D787 Ebû Dâvûd, Salât, 121, 122. 8 D788 Ebû Dâvûd, Salât, 121, 122. 9 T1858 Tirmizî, Et’ıme, 47. 10 HM8697 İbn Hanbel, II, 360. 11 İM1550 İbn Mâce, Cenâiz, 38. 12 İM1894 İbn Mâce, Nikâh, 19. 13 AV13/127 Azîmâbâdî, Avnü’l-ma’bûd, XIII, 127. 14 FT8695 Süyûtî, el-Fethü’lkebîr, II, 303. 15 HM8697 İbn Hanbel, II, 360. 16 D3764 EbûDâvûd, Et’ıme, 14. 17 T1858 Tirmizî, Et’ıme, 47. 18 T1858 Tirmizî, Et’ıme, 47. 19 D3764 Ebû Dâvûd, Et’ıme, 14. 20 D3765 Ebû Dâvûd, Et’ıme, 15. 21 D3731 Ebû Dâvûd, Eşribe, 22. 22 M4102 Müslim, Müsâkât, 112. 23 T3427 Tirmizî, Deavât, 35. 24 İM771 İbn Mâce, Mesâcid, 13. 25 T25 Tirmizî, Tahâret 20. 26 T245 Tirmizî, Salât, 67. 27 Zuhruf, 43/13. 28 D2602 Ebû Dâvûd, Cihâd, 74. 29 M6887 Müslim, Zikir, 59. 30 M5090 Müslim, Edâhî, 18. 31 İM1550 İbn Mâce, Cenâiz, 38. 32 M4522 Müslim, Cihâd ve siyer 3. 33 M5737 Müslim, Selâm, 67. 34 T2075 Tirmizî, Tıb, 26. 35 T606 Tirmizî, Cum’a, 73. 36 D2161 Ebû Dâvûd, Nikâh, 44, 45. 37 En’âm, 6/121. 38 Mâide, 5/4.
İçerisinde Allah esmaları bulunan kelimeleri yahut Allah için söylenmiş onu yücelten kelimeleri söylemek dilde sürekli tekrar etmek Allah’ın en sevdiği ibadetlerdendir. Nafile ibadet olarak da bilinen belirli dua veya esmaları dilde tekrar etmek birçok tasavvufi yol için başlangıç kabul Nedir? Allahın isimlerini, sıfatlarını onu öven kelimeleri Kuranda geçen ve zikredilmesini istediği kelime veya duaları dilde tekrar ederek söylemeye zikir denmektedir. Zikir dilde başlayıp belli tekrarlardan sonra kalpte devam edebilen bir keşif halidir. Tasavvuf için zikir en önemli dilin ve kalbin teslimiyetinin başlangıcı kabul edilen bir Nasıl Yapılır? Zikir Allaha duyulan sevgi ve muhabbetin göstergesi olması için Allah için yapılır. Gizli olarak insanlara gösterişsiz şekilde yapılması Allah için en kıymetli olanı olduğunu hadislerden öğrenmek mümkündür. Zikir çekmek için önce tövbe etmek manasında estağfurullah zikri çekmek daha sonra çekilmek istenen zikre devam etmek alimlerce uygulanan bir yöntemdir. Zikir çekilirken sadece Allahu Tealanın isimleri değil peygamberleri özellikle Muhammed sallallahu aleyhi vesselleme de salavat çekmek oldukça kıymetli ve bağışlanma nedeni Faydaları Ve Faziletleri Nelerdir? Zikir çekmek Allah ile kul arasında bir ibadet olduğu için oldukça samimi bir ibadet şeklidir. Kalben niyet etmek zikri kalbi bir çerçevede kıymetli kılmaktadır. Zikir çekmenin maddi ve manevi birçok faydaları bulunmaktadır. Örneğin Allahu Tealanın en çok sevdiği zikirlerden olan Subhanallahi ve bihamdihi zikri kişinin maddi manevi genişlemesine vesile olan günahlardan alıkoyan bir zikir olmaktadır. Hadisi şeriflerde sevabının çok olacağı da zikir belirli bir enerjiyi açığa çıkarabildiği için insanda yeni keşifler ortaya çıkarmaya yardımcı olmaktadır. Zikreden kişinin kalbi de aynı şekilde belli bir zamandan sonra zikre devam ettiği için zikreden kişilerde kalp rahatsızlıklarının görülmediği ve alzahimer gibi rahatsızlıklara yakalanmadıkları ortaya Manevi Faydaları Nelerdir? Zikrin manevi faydaları zikir çeken kişi kendini daha güvende daha huzurlu hissetmeye başlamaktadır. Güven ve Allah tarafından görülme ve duyulma düşüncesi zikreden kişide sürekli olduğu için zikir çeken kişilerin kötü kelimeler söyleyemediği gözlenmektedir. Allah zikir sayesinde kişinin dilindeki kötü cümleleri temizlediği gibi zikre devam eden kişinin kalbindeki kötülükleri de temizlemektedir.
allah ın en çok sevdiği zikir