9 hariciye koğuşu özet pdf
9 Cemo (Kemal Bilbaşar) 10. Çalıkuşu (Reşat Nuri Güntekin) 11. Çanlar Kimin İçin Çalıyor (Ernest Hemingway) 12. Derviş ve Ölüm (Mehmet Selimoviç) 13. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu (Peyami Safa) 14. Don Kişot (Cervantes) 15. Drina Köprüsü (İvo Andriç) 16. Drina’da Son Gün (Faik Baysal) 17. Esir Şehrin İnsanları (Kemal
> Matin Eden özet => Simyacı Özet => Ateşten Gömlek : Şair,Yazar ve Ünlü Kişilerin Hayatları : Bitkisel Tedavi : Forum Sayfası : ANKETLER : Sayaç : İLETİŞİM : ZİYARETÇİ DEFTERİ : TÜRK BÜYÜKLERİ : 9. Hariciye Koğuşu Özet . 9. Hariciye Koğuşu Özet
Okumahayatına Peyami Safa'nın eserleri ile başladığını belirten yazar, ilk okuduğu kitapların 9. Hariciye Koğuşu ve Yalnızız olduğunu söylüyor. Ömer Seyfeddin, Refik Hâlid, Reşat Ekrem okunduktan sonra, Osmanlı Tarihi ve Edebiyatla tanışması Erzurum ve İstanbul'da ki üniversite yıllarına denk gelmiş.
ONLİNEKONU TESTİ 9. YAZILILAR 9. TDE 10. KONU ANLATIMI 10. KONU TESTİ 10. ONLİNE KONU TESTİ 10. KONU TESTİ 12. ONLİNE KONU TESTİ 12. YAZILILAR 12. ÖĞRETİCİ OYUN. GENEL. BEL. GÜN HAFTA. Eser Özetleri. SORU SOR. ÖNE ÇIKANLAR. 💥En başarılı psikolojik romanımız Peyami Safa‘nın “9. Hariciye Koğuşu“
Özet - Romanın Kimliği - Romanın Tertibi - Romanın Konusu - Anlatıcı ve Bakış Açısı - Zaman - Mekân - Olay Örgüsü ‘Özet’ bölümünde, roman genelinde anlatılanları özetleye-rek vermek istedik. ‘Romanın Kimliği’ bölümünde, romanların bugüne kadarki (1999) baskı sayıları, tefrika kaynaklarıyla tarihleri
Site De Rencontre Amoureux Gratuit 2013. İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde annesiyle beraber oturan on beş yaşındaki bir çocuk, hastanede muayene odasının önünde beklemektedir. Hasta Çocuk, sol dizindeki meçhul bir hastalıktan dolayı yedi yıldır tedavi görmektedir. Birkaç kez ameliyat olmasına, türlü ilaçlar kullanmasına rağmen dizindeki iltihap bir türlü geçmemiştir. Bacağının kesilme tehlikesi vardır. Doktorlar, sargıyı açınca iltihabın şiddetli olduğunu görürler. İltihaplı bölgeyi pansuman ettikten sonra, çocuğun dizini yeniden sargıya alırlar. Doktorlar her zamanki gibi bacağın durumuyla ilgili olumsuz şeyler Çocuk, hemen eve gitmez, içindeki sıkıntıyı atıp biraz moral depolamak için bir süre şehirde, kırlarda dolaşır. Hastalığıyla ilgili her şeyi unutmak ister. Evine gelir. Annesini üzmemek için doktorların söylediklerinin aksine olumlu şeyler söylemeye çalışır, fakat annesi her şeyin farkındadır. Akşama doğru, uzaktan akrabaları olan emekli bir Paşa’nın evine, Erenköy’e gider. Hasta Çocuk, geceleri Paşa’ya eğlenceli ve maceralı romanlar okur. Paşa’nın on dokuz yaşında Nüzhet adında bir kızı vardır. Hasta Çocuğun kalbinde Nüzhet’e karşı güzel duygular uyanmaya başlar. Hasta Çocuk roman okurken, Paşa uykuya dalar. Hasta Çocuk ile Nüzhet bahçeye çıkarlar, havuz başında sohbet ederler. Nüzhet, kendisini Ragıp adında bir doktorun istediğini söyler. Bu haber Hasta Çocuğu üzer, ancak Nüzhet’in “Ragıp Bey beni istedi diye, ben de hemen evlenmiyorum ya… Hem ben daha on dokuz yaşındayım.” sözleriyle bir parça teselli bulur. Geceleyin Nüzhet, Hasta Çocuğun odasına gelir. Bir süre konuşurlar. Hasta Çocuk, Nüzhet’i ilk kez öper. Nüzhet hiçbir şey söylemeden hemen odasına çıkar. Hasta Çocuk ertesi gün hastaneye gider. Doktor Mithat Bey kendisiyle yakından ilgilenir. Doktorlar, mutlaka koltuk değneği kullanılması gerektiğini, hastalığının şakaya gelmeyecek derecede tehlikeli olduğunu söylerler. Doktor Mithat, hiç olmazsa baston kullanması için Hasta Çocuğu ikna etmeye çalışır. Hasta Çocuk köşke gelir, Paşa’nın odasının önünden geçerken hararetli bir konuşmaya tanık olur. Odada Paşa, karısı, kızı Nüzhet ile hizmetçileri Nurefşan vardır. Herkes bir anda susar. Nüzhet’in annesi aynalı dolabın içine saklanır. Kendisinden gizli bir şeylerin konuşulduğunu anlayan Hasta Çocuk, ne yapacağını bilemez, bahçeye çıkar. Köşkteki herkesi kendisine yabancı hisseder. Bir süre sonra Nüzhet gelir, gizli şeyler konuşmadıklarını, annesinin o sırada soyunduğunu, bu yüzden aynalı dolaba saklanmak zorunda kaldığını söyler. Hasta Çocuk, Nüzhet’in söylediklerine inanmaz, yatmak için odasına gider. Evin hizmetçisi Nurefşan, bugün Doktor Ragıp Bey’in annesinin Nüzhet’i istemek için geldiğini, bir-iki güne kadar söz kesileceğini, bir aya kadar düğün yapılacağını, sonbaharda ise doktorun, küçük hanımı Berlin’e götüreceğini, kendisinin odaya girdiğinde bu konuların konuşulduğunu söyler. Hasta Çocuk, Nüzhet’in kendisine yalan söylemesine çok kızar, üzülür, bunu kabullenemez. “Nüzhet Bana Yalan Söyledi Dünyanın hiçbir Nüzhet’i yalan söylememelidir. Öyle bir yaşta idim ve öyle bir mizaçta idim ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu; ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. Yalana her şey isyan etmelidir. Eşya bile Damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır, hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır…” Yalanını yüzüne vurmak amacıyla köşk uykudayken, Hasta Çocuk sessizce Nüzhet’in odasına gider. Kendisiyle konuşmak istediğini söyleyerek, onu odasına çağırır. Nurefşan’dan her şeyi öğrendiğini, kendisine yalan söylenmesinden hoşlanmadığını söyler. Nüzhet’in mum ışığında yarı çıplak güzel bir genç kız görüntüsü, Hasta Çocuğa her şeyi unutturur. Hasta Çocuk ile Nüzhet öpüşürler. “Mum ışığında yarı çıplak, ne kadar güzelleşiyor! Her kımıldanışında bazı bir çocuk, bazı bir genç kız, bazı da bir kadın beliriyor Saçlarının gıdığından kurtulmak için başının yaptığı ilcaî küçük sıçrayışlarıyla bir çocuk, gömleğinden kurtulan yarı çıplak bir omuzun yavaşça ve utangaç içeri kaçışıyla bir genç kız; ve arada bir, arzulu bir teneffüsle gerilen göğsünün ileriye çıkışı, kendini gösterişi ve kuvvetli kabarışıyla bir kadın.” Hasta Çocuk, ertesi güne neşeli bir ruh hâliyle başlar. Paşa’nın, yengesinin, Nüzhet’in tavırları sıcaktır. Yaşadığı mutluluğun bir anda yok olmasından korkar. Nüzhet’le, kükürt serpmek bahanesiyle bağa giderler. Bağda yaprakların arasında öpüşürler. Doktor Ragıp, Paşa’nın evine gelir. Hasta Çocuk da doktorla tanışır. Söz hastalığından açılınca Hasta Çocuk, rakibi -Doktor Ragıp- karşısında eziklik duyar. Hasta Çocuk hastaneye gider, durumu hiç de iç açıcı değildir. Ameliyat olması gerekmektedir. Doktor, ameliyat öncesinde on-on beş gün iyice dinlenmesini tembihler. Sohbet sırasında Paşa, Hasta Çocuğa Doktor Ragıp’ı nasıl bulduğunu, bu adamın Nüzhet’i mutlu edip edemeyeceğini sorar. Paşa’nın karısı, Hasta Çocuğun vereceği yanıtı merakla bekler. Hasta Çocuk, on dokuz yaşındaki bir genç kızın, kendisinden on altı yaş büyük bir adamla mutlu olamayacağını söyler. Bu yanıt, Nüzhet’in annesinin pek hoşuna gitmez, onu sinirlendirir. Zira, kızı ile Hasta Çocuk arasındaki yakınlaşmanın farkındadır. Paşa da bu yanıttan pek hoşlanmaz ve Hasta Çocuğu “Nüzhet senin kardeşin. Onunla beraber büyüdünüz. O senin kardeşin!” diyerek anlamlı bir şekilde uyarır. Dizine pansuman yaptırmak için eczaneye gidecek olan Hasta Çocuk, aşağı katta yemek odasın önünden geçerken Nüzhet’le annesinin yüksek sesle tartıştıklarını duyar. Ne söylediklerini anlamak için kulak kabartır. Nüzhet’in annesi, Hasta Çocuğun bir “mikrop” olduğunu, evin her köşesine mikrop bulaştırdığını, kaşığına çatalına işaret koydurduğunu söyler, kızını azarlar. Kendisine “mikrop” denmesi, Hasta Çocuğu derinden yaralar. Hemen o akşam köşkten ayrılıp evine dönmeye karar verir. Erenköy eczanesinde pansumanların iyi yapılmadığını bahane ederek evine gitmek istediğini Paşa’ya söyler. Paşa, kendisinden bir gün daha kalmasını ister. Ertesi gün, Hasta Çocuğun annesi köşke gelir. Paşa’nın karısının daveti üzerine o gece Doktor Ragıp’la annesi de yemeğe davet edilir. Yemekte Paşa ile Doktor Ragıp, Fransız kültürünü ve dilini öven konuşmalar yaparlar, Türkçenin yetersiz bir dil olduğundan dem vururlar. Hasta Çocuk bu boş konuşmalara daha fazla dayanamaz ve saldırıya geçer, Türkçenin güzelliklerinden bahseder. Tartışma giderek şiddetlenir, tehlikeli bir durum alır. Hasta Çocuk susmayı tercih eder. “Uyuyamadım, ağrılarım arttı, fakat ruhî azabıma nisbetle çok asil, sade ve saf olan et ıstırabımı o gece sevdim.” Hasta Çocuk, annesi geldiği için köşkte birkaç gün daha kalır. Fakat köşkteki her şey değişmiştir Geceleri Nüzhet’le havuz başında buluşmalar, gündüzleri kükürt serpmek için bağa gitmeler, Paşa’ya roman okumalar yoktur artık. Hasta Çocuğun gönlü gibi bedeni de kötü durumdadır. Rengi solar, ağrıları artar. Nüzhet, Erenköy’den bıktığını söyler. Hasta Çocuk, şayet elinde olsa nereye gitmek istediğini sorar. Nüzhet bir şeyleri ima edercesine Berlin’e gitmek istediğini söyler. Nüzhet bu yanıtıyla, Hasta Çocuğa ağır darbeyi vurur. Hasta Çocuk her şeyin bittiğini anlar, susar. Hasta Çocuk ile annesi evlerine dönerler. Geceleyin müthiş bir sancıyla sabahı zor eder. Sabahleyin hastaneye giderler. Dizindeki sargıyı açarlar, iltihabı temizlerler. Doktor Mithat Bey, Hasta Çocukla yakından ilgilenir. Hastanın durumu hiç de iyi değildir. Kesinlikle koltuk değneği kullanması ve dinlenmesi gerektiği söylenir. Hasta Çocuk evine gelir. Komşular, akrabalar, dostlar kendisini yoklamaya gelirler. Askerî hastanede çalışan bir dostu, Hasta Çocuğu, çalıştığı hastaneye götürür. Hastanedeki Alman ve Türk doktorlar Hasta Çocukla ilgilenir. Bacak üzerinde yirmi gün boyunca yeni bir tedavi yöntemini uygularlar. Mafsala sokulan demir borular içinden ilaç sıkarlar. Hasta Çocuk acılar içinde kıvranarak, baygınlıklar geçirerek dayanmaya çalışır; fakat onca zahmet ve eziyete rağmen, yapılan tedavilerin hiçbir yararı olmaz. Hasta Çocuk endişe içinde ameliyat olacağı günü bekler. Hasta Çocuk, Nüzhet’i özler, onun hayaliyle avunmaya çalışır. Gözlerini her açtığında kendisini Erenköy’deki köşkte zanneder, dudaklarında Nüzhet’in dudaklarının tadını duyar. Doktor Mithat, Hasta Çocuğu ameliyat için hastaneye götürür. Ameliyathanenin kapısında bacağı kesilmiş genç bir hastayı görür. Operatörler, Hasta Çocuğun bacağındaki sargıyı çözerler. Yedi yıldır çektiği bu illetten kurtulabilmesi için bacağını feda etmesi gerektiğini söylerler. Hasta Çocuk, bacağının kesileceğini duyunca bayılır. Hastanede daha fazla kalamayacağını söyleyerek Doktor Mithat Bey’den kendisini eve götürmesini ister. Hasta Çocuğu komşuları, akrabaları ziyarete gelirler. Son gelişmelerden Erenköy’dekilerin haberi yoktur. Ev her gün ziyaretçilerle dolup taşar. Bacağının kesilme korkusu Hasta Çocuğun hayatını zehreder. “Vücudunun büyük bir parçasını kaybetmek hayaline bir saniye katlanamıyorum, içime baygınlıklar geliyor, ellerimle hasta bacağı tutuyorum ve onun ölümünü kendi ölümümden daha dehşetli buluyorum. Giyinip soyunurken, pansuman yapılırken, minderin üstünde uzanırken, dakikalarca mahkûm uzvuma bakıyorum; her parçası, her hareketi, her yeni aldığı şekil bana birçok düşünceler veriyor, canlanıyor, ehemmiyet kazanıyor ve öteki sağlam uzuvlar arasında idama mahkûm bir kardeş gibi, endişeli bir hareketsizlikle susuyor. Cellâdın bıçağına teslim olacak olduktan sonra senelerce bu işkenceyi niçin çekti? Niçin kan ağladı? Onu testere altında tasavvur edemiyorum; keskin bir çeliğin kalın bir kemik üstünde yürüyüşü -hele çıkaracağı ses- tüylerimi ürpertiyor. Fakat tahayyül etmekten daima kaçtığım bu korkunç tasavvur, en ummadığım zamanlarda beynime musallat oluyor. Evde bıçakla ekmek kesilmesine bakamıyorum. Ameliyattan sonraki hâlimi düşünmek de ayrıca dehşet veriyor. Büyük bir uzvun boşluğunu hissetmeye nasıl dayanacağımı anlamıyorum, bir diş çektirdikten sonra bile yerinde ağızdan daha büyük bir boşluk kaldığı zannedildiği halde ayrılan bir bacağın yerinde kalan uçurumun baş dönmesine nasıl alışılır?” Hasta Çocuk, Doktor Mithat’la hastaneye gider. Çocuğun bacağı son bir ümit olarak başka bir operatöre gösterilir. Operatör, hastanede aylarca kalmayı göze alır ve üç-beş ameliyata dayanırsa bacağını kurtarabileceğini söyler. Hasta Çocuk büyük bir heyecanla “Dayanırım!” diye bağırır. Bacağının kesilmeyecek olması, Hasta Çocuğu yeniden hayata bağlar. Hasta Çocuk, Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır, burada derin bir yalnızlık duyar. Odanın karanlığı, sessizliği, çevresini kaplayan duvarlar… Yarı baygın bir hâlde Nüzhet’in adını sayıklar. Doktorlar Nüzhet’in kim olduğunu sorarlar. Hasta Çocuk ağlamaya başlar. Annesi ile Doktor Mithat, Hasta Çocuğu ziyarete gelirler. Hasta Çocuk, ameliyatı büyük bir korku ve endişeyle bekler. Sonunda sıra kendisine gelir ve ameliyat olur. Yedinci pansumandan sonra operatör, bacağının kurtulduğunu söyler. Nüzhet ile Doktor Ragıp’ın perşembe günü nikâhlarının kıyılacağını öğrenir. Annesi ile Doktor Mithat, Hasta Çocuğu hastaneden çıkarmak için odaya girerler. “Yarın hastaneden çıkacağım… Dışarda yaşamaktan korkuyorum. Burada ıstıraba ve tevekküle o kadar alıştım ki, onları bırakırsam ruhumun bir parçası kesilmiş gibi boşluk duyacağım; bırakmazsam isyansız nasıl yaşayacağım? Kalanların bana karşı gıptalarına biraz merhamet de karışıyor. Nadir insanların bildikleri ince bir saadeti kendilerin hasrediyorlar. Hasta olmayanların bilmedikleri bu saadeti, ilerde, hiç olmazsa hatırlayabilsem. Bir gün hastanelerde okunmak için bir roman yazsam ve bu notlarımı içine karıştırsam… Büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler. İki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur. Hasta olmayanlar bizi ne kadar az anlayacaklar!” 108-109
Yazarın küçüklüğünden beri çektiği hastalık onu hastahanelerden tiksindirmiştir. Fakat durumu ciddiyetini korumaktadır. Annesi ile kenar mahallelerin birinde virane ahşap bir evde yaşamaktadır. Bir gün ameliyat olması gerektiğini öğrenip hastahaneden döndüğünde evde annesini bulamaz ama odanın halinden annesinin şiddetli bir baş ağrısı geçirdiğini anlar. O sırada annesi gelir. Yazar ise annesini üzmemek için ona gerçekleri anlatmaz. Kendi doktaruna gidip ona gözükmesi gerektiğini söyler. Annesi yazarın Erenköye gideceğini öğrenince paşanında onu merak ettiğini söyler. Ertesi gün yazar önce paşaya gider. Paşa ilk olarak sağlık durumunun nasıl olduğunu sorar yazar da kaçamak cevaplar vererek olayı geçiştirir. Daha sonra odaya Nüzhet gelir yazardan getirmesini istediği kitapları alır. Kızı gidince paşa yazara bir de doktor Ragıp Bey’ e görünmesini tavsiye eder. Paşanın uzaktan akrabası olan yazar küçük yaşlardan beri onunla konuşur, ona kitap okur. O akşam yine bir roman okumaktadır fakat paşa uyuyunca Nüzhet’ le birlikte beahçeye gider ve muhabbet ederler. Yazar on beş yaşında ve aralarında dört yaş olmasına rağmen Nüzhet’ i sevmektedir. Ancak onun da aynı duyguları hissetiğinden emin olmaz. Bahçede konuşurken doktor Ragıp’ ın Nüzhet’ i istediğini duyunca önce üzülür ama Nüzhet oralı olmayınca, duyduğu şüpheye rağmen keyfi yerine gelir. Daha sonra Nüzhet annesinin isteği üzerine uyumaya gider ve yazar da kendine olan tüm güvenini kaybeder. Hastalığı onu normal yaşından çok daha olgun davranmaya sevk etmiştir. Doktorun ikazlarına rağmen baston kullanmayan yazar o gece yatakta yorgun ve acı içinde kıvranmaktadır. Henüz uyumadan Nüzhet yazarın evine uğrar ve uyuyamadığını bahane ederek tekrar koyu bir muhabbete başlarlar. Ertesi gün yazar erkenden doktara gideceğinden Nüzhet onun uyumasını ister. Fakat yazar ona karşı olan zaafiyetini daha fazla saklayamaz, onu kendisine çekip bir kere öper ve Nüzhet şaşkınlık içerisinde koşarak eve gider. Sabah olunca yazar Kadıköye gider ve paşanın istediği kitapları alır ve sonra da annesine bir ay içerisinde gelemeyeceğini yazar. Oradan da doktara gider fakat operatörün dersi olduğundan görüşemezler. Operatörle akşama görüşebilen yazar ondan baston kullanması ve iyi yemesi ve dinlenmesi konusunda uyarı alır. İşi bitip köşke dönen yazar içeriye girdiğinde kendisinden gizli birşey konuşulduğunu anlar ve üzüntü içerisinde bahçeye oturmaya çıkar. Daha sonra Nüzhet gelir ve yazar içeri girdiğinde annesinin dolabın arkasında çıplak olduğunu söyleyerek onu rahatlatır. Fakat akşam Nurefşan ona gerçekleri yani Nüzhet ile doktor Ragıp’ın durumlarını konuştuklarını söyler. Yazar hayal kırıklığına uğrar ve Nüzhet’ in odasına konuşmaya girer. Nüzhet yine yazarı ikna eder. Daha sonra ikiside uyurlar. Ertesi günü Nüzhet’ le bahçede geçiren yazar Nüzhet’ le cinsel yakınlaşmalara girer. O akşam doktor Ragıp yemeğe gelir ve yazar hiç oralı olmaz. Konukları gidince Paşa yazara doktor hakkında görüşlerini sorar o da Ragıp’ ı Nüzhet’ e yakıştıramadığını söyler bunu duyan yengesi de içinden yazara karşı kin tutar. Bir gün yazar yengesinin Nüzhet’i mikroplara karşı uyardığını ve eşyalarımızı ayırdım dediğini duyar ve bunun üzerine evi terketme kararı alır. Ancak annesininde o gün paşalara geleceğini duyması kararını değiştirmesine neden olur. Hızla geçengünlerden sonra nihayet evine dönen yazarın ağrıları gün geçtikçe arttığından annesi onu fakülteye götürür. Operatör ona durmun ciddiyetini hatırlatır ve yerinden bile kıpıdamamasını ister. Evi birden kalabıklaşan yazarın yakınları onu teselli etmeye çalışır. Tekrar fakülteye gittiğinde operatör bacağın kesilmesi gerektiğini söyler fakat buna razı olmayan yazar birden bayılıverir. Bundan etkilenen operatör kasaplardan farkı olmaları gerektiğini söyleyip yazara, üç aylık bir sürede bacağını kurtarmak için hastahanete kalması gerektiğini söyler. Yazar bunu kabul etmek zorunda kalır ve Dokuzuncu Hariciye Koğuşuna yatırılır. Burası ona hapishane gibi gelir ve ilk gecesi olaylı biter. Bu korkuya dayanamaz ve bütün gücüyle bağırıp çağırır. Zor geçen günlrin sonunda ameliyat günü gelir. Ameliyatı bitince yedinci pansumanda doktor bacağın kurtılduğun ancak yer basamayacağını söyler. Daha sonra da Nüzhet’ ten gelen karttan Paşanın hastalandığını Nüzhet’ in de doktor Ragıp’ la nikahlanacağını öğrenir. Acılar içinde geçen günlerin sonunda annesi doktor Mithat ve arkadaşı onu hastahaneden taburcu ettirirler. Aile Hayatını Mutlu Kılacak Yollar Sonraki yazı » Alt KategorilerPDF
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU ÖZETİ,DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU ROMAN ÖZETİ,9. HARİCİYE KOĞUŞU ÖZET,DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU ÖZETİ OKU, kitap özetleri, server bedii kimdir,server bedii eserleri, roman özetleri,dokuzuncu hariciye koğuşunun yazarı kimdir, 9. hariciye koğuşu,hariciye ne demektir Peyami Safa'nın Server Bedii yazmış olduğu "Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" romanında kahramanın ismi zikredilmemiştir. Yani kahramanın adı verilmemiştir. 9. hariciye koğuşu özeti Romanın kahramanı genç bir delikanlıdır. Bu genç, dizindeki kemik veremi sebebiyle büyük bir acı ve sıkıntı çekmektedir. Gence iyi bakılmazsa ve genç iyi beslenemezse hasta olan bacağının kesilmesi gündemdedir. Genç annesi ile yaşamaktadır ve yoksul bir hayat sürmektedirler. Akrabalarından biri olan paşaya sıkıntılarını, dertlerini anlatırlar. Paşa, bunun üzerine genci evine alır. Paşanın kızı Nüzhet ile bu genç arasında bir aşk filizlenmeye başlar. Ancak Nüzhet, gence ümit vermesine rağmen Doktor Ragıp ile dünya evine girer. Ardındanda Almanya'ya, Berlin'e gider. Hasta genç, bu olaya çok üzülür ve git gide ayağı kötüleşir. Genci hastaneye yatırırlar. Yattığı yer "9'ncu Hariciye Koğuşu"dur. Doktorlar büyük bir çaba ve fedakarlık göstererek hasta genci bu hastalıktan kurtarırlar.
Download Free PDFDownload Free PDFÖzgür KaracabeyThis PaperA short summary of this paper37 Full PDFs related to this paper
Uploaded byengintineri 0% found this document useful 1 vote1K views2 pagesDescriptionDokuzuncu Hariciye Koğuşu Özet Peyami SafaOriginal TitleDokuzuncu Hariciye Koğuşu Özet_Peyami SafaCopyright© © All Rights ReservedAvailable FormatsDOC, PDF, TXT or read online from ScribdShare this documentDid you find this document useful?Is this content inappropriate?Report this Document0% found this document useful 1 vote1K views2 pagesDokuzuncu Hariciye Koğuşu Özet - Peyami SafaOriginal TitleDokuzuncu Hariciye Koğuşu Özet_Peyami SafaUploaded byengintineri DescriptionDokuzuncu Hariciye Koğuşu Özet Peyami SafaFull description
9 hariciye koğuşu özet pdf